MetallicA - Death Magnetic

MetallicA'nın yeni albümü Death Magnetic 12 Eylül'de tüm dünyada aynı anda piyasaya çıkacak.
MetallicA şimdiden parçalarının bir kısmını sitesi üzerinden dinleyicilerine sundu, bu parçalardan bazıları;
Cyanide, The Day That Never Comes ve My Apocalypse aynı zamanda The Day That Never Comes parçasının videosu da yayında.
Benim geçekten çok hoşuma gitti parçalar, eski sertliklerine geri dönüyorlar gibi, zaten bu seneki turlarında da eski parçalarından çalmalarından da belliydi aslında.
Siz de benim gibi albümü beklerken sabırsızlananlardansanız aşağıdaki geri sayımı takip edebilirsiniz. İyi dinlemeler...

MetallicA Konser Kaydı

MetallicA'nın 27 Temmuz İstanbul konserinin kayıtları yayınlandı.
MetallicA uzun zamandır kendisine ait olan sitesinde eski/yeni konser kayıtlarını yayınlamaktaydı, bazıları bedava bazıları ücretli olan bu kayıtlara ve haberlerine http://www.livemetallica.com/ sitesinden ulaşabilirsiniz.
Haberdeki fotoğraflar da bu siteden alınmış olup İstanbul konserinin görüntülerdir.

Hazır konser kayıtları yayınlanmışken çalınan parçaların da sıralı listesini yazalım:

  • Creeping Death
  • For Whom The Bell Tolls
  • Ride The Lightning
  • Harvester Of Sorrow
  • Kirk Solo #1
  • Welcome Home (Sanitarium)
  • Leper Messiah
  • And Justice for All
  • No Remorse
  • Fade to Black
  • Master Of Puppets
  • Whiplash
  • Kirk Solo #2
  • Nothing Else Matters
  • Sad But True
  • One
  • Enter Sandman
  • Last Caress
  • Motorbreath
  • Seek and Destroy

Ayrıca gene aynı yerden bir kaç da ilginç bilgi:
  • Türkiye'de ilk defa Ride the Lightning çalındı
  • Türkiye'de ilk defa Leper Messiah çalındı
  • Herhangi bir şekilde …And Justice for All ilk defa Türkiye de çalındı.
  • Türkiye'de ilk defa Motorbreath çalındı
Konser kayıdının direk kendisine de buradan erişebilirsiniz.
Hepinize iyi konserler ;)

Yine Yeniden... MetallicA

9 sene sonra tekrar karşımıza çıktı MetallicA... Ve ben gene sanki görev bellemişim gibi 15 sene ve 9 sene önce olduğu gibi stadda yerimi almıştım.
Stada girerken ön gruplardan "The Sword" daha yeni sahneye çıkmıştı, ardından "Pentagram (a.k.a. Mezar Kabul)" sahnede yerini aldı. Sonrasında ise "down" grubu sahneye çıktı. Ön grupların hepsi gerçekten de çok iyilerdi, her ne kadar "The Sword" ve "down"ı ilk defa dinlesemde bu grupları çok beğendim, "Pentagram" ise zaten malum, bana hitap eden bir grup. ;)
MetallicA her zamanki gibi söz verildiği gibi saat 21:00'da sahne almadı, 40 dakika gecikme ile sahneye çıktılar, bu sırada ise saha içinden tribünlerde yapılan eğlenceleri görmek gerçekten müthişti, hele yaklaşık 15 dakika boyunca hiç durmadan süren Meksika dalgası görülmeye değerdi.
Saatler 21:40'ı gösterdiğinde bir anda stadın ışıkları sönüp de "The Ecstasy of Gold" çalmaya başlayınca herkes anladı ki saniyeler sonra MetallicA sahnedeki yerini alacak. Nitekim parçanın bitmesinin hemen ardından MetallicA sahnedeki yerini "Creeping Death" çalarak aldı. Ne yalan söyleyeyim onları sahnede gördüğüm anda sanki çok eski dostlarımı görmüşüm gibi bir his kapladı içimi. O anda staddaki yaklaşık 45 bin kişi aynı andan kafa sallamaya ve çılgınca eğlenmeye başladı, her ne kadar gazetelerde 40 bin kişi diyorsa da bence staddaki insan sayısı bu rakamın bir üzerindeydi. Ben kendi adıma o an yaşadığımı anladım, bunca iş yükü ve stresinin üzerine gerçekten dışarıda hayat olduğunu farkettirdi bu bana.
Konserin geneli tipik bir MetallicA konseriydi, seratonin, endorfin, adrenalin ve bilimum ne kadar mutluluk verici, gaz verici hormon varsa salgıladım orada ;), işin en güzel tarafı (en azından benim için) yeni albümlerden hiç parça çalmadılar, yeni abümlerden kastım da "Load", "Reload" ve "St. Anger".
Konserin seyirci yorumunu da yapmaya çalışırsam, yaklaşık 2000'in üzerinde yabancı seyirci vardı, ben Fas'lıları ve Bulgar'ları gördüm ama sanırım daha başka yerlerden gelenler de varmış. Yaş ortalamasına gelirsek 10 ila 65 yaş arasında değişiyordu, gerçekten eğlenceli bir durumdu. Arada çıkan ufak tefek tartışmalar sayılmazsa o kadar biraya rağmen çok kötü bir olay da meydana gelmedi. TV'de görünen her şeye de inanmamak lazım. Onları görünce ben bile aynı konsere gittiğime emin olamadım, 2 dakika da olup biten olayları sanki bütün gün sürmüş gibi göstermeleri de ayrı bir ayıp.
Ben kendi adıma çok eğlendim ve çok zevk aldım her zamanki gibi ama konserden sonra aldığımız Güngörendeki bombalama olayı eğlencemizin ve mutluluğumuzun yarıda kalmasına sebep oldu. Terörü her Türk genci gibi ben de LANETLİYORUM.

Umarım bir dahaki turnelerinde eski dostlarımla yeniden buluşma fırsatı bulabilirim...

ODTÜ MD - AFSAD I. Fotoğraf Şenliği


Bir lekedir bazen fotoğraf, bazen hayatın ta kendisidir...
Bazen isyandır, bazen de tüm dünyayı değiştirebilecek kareler barındırır içinde...

11 Mayıs 2008 Pazar günü ODTÜ Mezunları Derneği ve AFSAD işbirliği ile bir Fotoğraf şenliği düzenlenecek. Geleneksel her sene olmaya devam edecek bu şenliğin ilkinde benim de aralarında bulunduğum bir grup fotoğrafçının, fotoğrafları sergilenecek.
Aslında ODTÜ MD'de aldığımız fotğrafçılık eğitiminin sonlarına yaklaştığımızın da ibaresi, eğer gelmeyi düşünürseniz bu işi öğrenip öğrenemediğimizi de yorumlamış olursunuz ;)

Detaylı program:

13:00 - 13:45
Belgesel Fotoğraf Söyleşi ve Gösteri
Kenan SEVEN (AFSAD Belgesel Fotoğraf Atölyesi Eğitmeni)

14:00 - 14:45
Doğa Fotoğrafı Söyleşi ve Gösteri
Tarık YURTGEZER (AFSAD Doğa Fotoğraf Atölyesi Eğitmeni)

15:00 - 15:45
Fotoğrafta Soyutlama Söyleşi ve Gösteri
Gökhan BULUT (AFSAD Soyut Fotoğraf Atölyesi Başkanı)

16:00 - 16:25
“Yeniden Ulus” Söyleşi ve Gösteri
Fazlı ÖZTÜRK (AFSAD Eğitmeni)

16:40 - 17:10
“Vahşi Türkiye ve Kuşlar”
Melih ÖZBEK (AFSAD Eğitmeni)

17:20 - 17:50
Su Altı Fotoğrafı Söyleşi ve Gösteri
Özcan ŞİŞMAN

18:00 - 20:30
ODTÜ M.D. Yetişkinler ve Çocuklar Fotoğraf Grubu Dia Sunumları,
Sergi Açılışı ve Kokteyl

Berbat (Rezil) Girdaplar Teorisi [Vile Vertices Theory]

Lost'un bir bölümü daha yayınlandı. Tam Lost'tan ümidimi kesmek üzereydim ki bu bölüm resmen ilaç gibi geldi, açıklanan onca şey ve kafamda daha da fazla netleşmeye başlayan teoriler...
Önce kısa bir giriş yapalım, daha sonra da teorinin açıklamasına geliriz.
Hatırlayacağınız (ya da hatırlamayacağınız :) gibi 3. sezon 7. bölümde Aldo'nun okuduğu bir kitap vardı. Hafızanızı tazelemek için o sahneye buradan ve kitabın orjinal sayfasına buradan bakabilirsiniz. Evet bu kitap Stephen HAWKING'in meşhur kitabı "A Brief History of Time" ve Aldo'nun okuduğu kısım ise kara delikler. Daha önceden kitapta bahsedilen "Dark Matter" (kara madde) ile ilgili düşüncelerimi de yazmıştım. Her neyse, bu kısa hatırlatmalardan sonra gelelim teorimize.

Bildiğiniz gibi Internette bir süredir bu teori dolaşıyor, ben de buradan biraz açıklama yapayım istedim. Dünya üzerinde Bermuda Şeytan Üçgeni'ne benzer özellikler göstern 12 nokta var, bunlara "Berbat (Rezil) Girdaplar" (Vile Vertices) deniyor. (Berbat Girdaplar benim uydurmamdır, bilimsel olarak başka bir ismi olabilir ama bilmediğimden sözlük çevirisine bağlı kaldım, eğer bilenler varsa bana yazabilirlerse düzeltmeyi de çok isterim.) Yukarıdaki haritaya tıkladığınızda bu 12 noktayı daha net görebilirsiniz. Bu noktalarda aynen Bermuda Şeytan Üçgeninde olduğu gibi hava ve deniz akımlarının çakışmasından dolayı oluşan çeşitli garipliklerin olduğu söyleniyor. Bu gariplikler, garip hava ve deniz koşulları, mekanik ve elektronik aletlerin bozulması/garip davranması ve gizemli kaybolmalar şeklinde sıralanabilir. Peki bunlar bizi neden ilgilendiriyor ve Lost ile bağlantısı nedir?

Buradaki anafikir şu, bu girdaplar sayesinde eşyalar ya da insanlar herhangi bir noktadan aynı noktaya çıkıyorlar, bizim durumumuzda bu Lost'taki o meşhur ada. Mesela Tunus yakınlarında adadaki kutup ayısının bulunması buna bir örnek, adadan pekala bu girdaplar sayesinde Tunus'a gitmiş olabilir, zaten kuzey kutbuna bakarsanız orada da bir girdap olduğunu göreceksiniz, ilk aşamada kutup ayısının adaya nasıl geldiği de bu şekilde açıklanabilir. Diğer örneklere gelirsek eğer;
Avusturalyanın doğusundaki girdaptan meşhur 815 uçuş sayılı uçağımız adaya ulaşmış olabilir ya da
Juliette ve Locke'ın babası Florida'nın güneyindeki girdap sayesinde denizaltı ile adaya ulaştırılmış olabilir,
Ayrıca bu bölümde de öğrendiğimiz gibi, eski adı Siyam Krallığı, şimdiki adı Tayland Krallığı, olan ülke bildiğiniz gibi Güneydoğu Asya'da bulunuyor ve bizim meşhur "Black Rock" 22 Mart 1845'de oraya ticari görevle gidiyormuş, gene haritada görülebileceği gibi güneydoğu asya kısmında da bir girdap mevcut, bu da meşhur gemimizin adadaki o garip yerine nasıl gelmiş olduğunu açıklayabilir.
Ayrıca orta Afrika kısımlarındaki girdap'da dikkatinizi çektiyse, Yemi'nin uyuşturucu yüklü uçağının da bu yolla adaya gelmiş olabileceğini tahmin etmişsinizdir. ;)

Sanırım bu teori için bu kadar açıklama yeter. Ayrıca bir de sizinle gene bu bölümde gözüme çarpan başka bir şeyi daha paylaşmak isterim. Aşağıdaki resimdeki yerin neresi olduğunu çıkarabildiniz mi?


Evet burası Daniel Faraday'ın eğitim verdiği Queens College. Ama bir de daha önceki sezonlarda Desmond'un geri dönüşlerinde gördüğümüz bir resme dikkatinizi çekmek istiyorum.
Bu resim Desmond'un tapınaktaki başrahibinin masasında duran bir resim ve bu resimdekiler o rahip ve daha önce Desmond'un geri dönüşlerinde gördüğümüz Ms. Hawkings. Mekanlar sizce de benzer değil mi? ;)

"İnternete sansür değil, sürat gerek!"

"Türkiye'de bilişim konusunda uzmanlaşmış Sivil Toplum Kuruluşları; TBMM'de 04/05/2007de 5651 no ile kabul edilen "İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi Ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanun Tasarısı" konusunda ortak bir bildiri yayımladı. Ortak bildiride bu yasanın, bürokratik bir yapıya yargısız sansür yetkisi verdiği belirtilerek, ifade özgürlüğünü korumak, Türkiye internetini büyütmek ve toplumsal yarar açısından yasanın gözden geçirilmesi, ve internetin marjinal problemlerine sivil toplumla birlikte çözüm aranması çağrısı yapıldı.."

Yukarıdaki yazı http://kampanya.org.tr/sansur sitesinden alınmıştır. Aslında uzun zamandır biz Internet kullanıcılarını rahatsız eden bu sansürlere dur demek için bir oluşum başlatılmıştır, siz de buna destek vermek isterseniz buyrun buraya.

Kulak Pası veya Angel Down

Sonunda...
Kulaklarımın pasını silen bir albüm. Gerçi ben biraz geç dinledim sayılır, çünkü albümün çıkış tarihi 20 Kasım 2007.
Evet, Skid Row'un eski vokalisti Sebastian Bach'ın yeni albümü Angel Down'dan bahsediyorum. Son zamanların saçma müziklerinden öteye beni eskiye döndüren ve kulaklarımın pasını silen bir albüm olmuş. Dinlemenizi tavsiye ederim.
Hatta eskilerden bir tanıdık daha var albümde, o da -gene- eskiden Sebastian Bach'ın rakibi sayılabilecek W. Axl Rose. Axl 3 şarkıda kendisine eşlik etmiş.
Bu arada şarkı listesi de aşağıdaki gibi:

  • Angel Down
  • You Don't Understand
  • Back In The Saddle (featuring Axl Rose)
  • (Love Is) A Bitchslap (featuring Axl Rose)
  • Stuck Inside (featuring Axl Rose)
  • American Metalhead
  • Negative Light
  • Live & Die
  • By Your Side
  • Our Love Is A Lie
  • Take You Down With Me
  • Stabbin' Daggers
  • You Bring Me Down

Umarım sizin de kulaklarınızın pası gider ;)